HAYATI ANLIYORUM DERKEN KENDİNE DAHİ SELAM VEREMEMEK...
Uzun zaman oldu buralara uğramayalı en son Nisanda gelmişim huzur bulduğum yere...Ve hayatımda kendime yer vermeyeli de bir hayli zaman olmuş. Bu gece yanımda sadece damla sakızlı bir Türk kahvesi ve ek olarak satırlarına kadar işlemek istediğim aynı zamanda anlam veremediğim duygularım var. Sanki uzun zamandır yaşamıyorum farklı bir evrenden farklı bir ütopyadan geldim buraya o kadar garip geliyor bana artık yaşanılması şart olan Dünya...Doluyum dibine kadar kendim zaten, bir de üstüne farkında olamayacak kadar da boşverilmiş bir imaj. Yalnız başına olmak,saatlerce parmaklarımı hissetmeme isteğine kadar yazmak istiyorum. Kusmak istiyorum öfkemi bu gece. Başta kendime, sonra bu yazıyı okuyan her kimse ya da her neyse sözüm ona, oradakilere. Tabi beni anlayacak kadar tanıyabildilerse eğer. Uzaklaşmak istiyorsun her şeyden hayalin ne olursa olsun, kim olursa olsun bıkıyorsun mücadele vermekten kimin için ne için kimler için. Sadece sen oluyorsun kimi zaman. Sen kimsin? O öğretilmeden sen olmak öğretiliyor ve onu bulmak pahasına sen, sen olmaktan çıkıyorsun. Anlaşılmak istiyorsun bir yerde sadece kendin olduğun için anlaşılmak mesela...Dönüp okumuyorum şuan ne yazdım diye merak etmiyorum yani,içimden geçenleri yazmak için geldim ben bu gece buraya. Düşünüyorum aylar hatta belki de yıllar sonra gelmiş bile olabilirim...Ama hüzün alıyor seni, öğretiyor sindire sindire hayatı. Parçalıyor yeri gelince tutmuyor, kaldırmıyor elinden. Daha sonra da izmarite çeyrek kala, yok oluyor önün. Gerçekler inandığın kadar yalan oluyor bazen, yalanlar inanmadığın kadar gerçek...Hapsolduğun her vakit müebbet oluyor kimi zaman...Sonra kalkıyorsun, çabalıyorsun hayat bu hey nereye kadar bu dramatik senaryolar! Şimdi de senden efesi yok hayatta...Ki buna rağmen yine de sözün, özünün de ötesinde kaybolmuş, yok olmuş, solmuş bir dilenci gibi şarap şişesinin içerisinde umudunu çürürken buluyor...
29.01.15
00.40